Kalp krizinin başlangıç aşamasında teşhis edilerek tedaviye başlanması, kalp kası miyokardın geri dönüşü olmayan tahribatını hatta en önemlisi hayati tehlikeyi azaltır.
Kan testleri bazen EKG de dahi değişiklik yaratmayan küçük kalp krizlerinin teşhis edilmesine imkân vermektedir.
Son zamanlarda ülkemizde yapılan araştırmalar dolaşım sistemi kaynaklı ölüm oranının %40 olduğunu ortaya koymaktadır. Dolaşım sistemi kaynaklı ölümlerin yaklaşık %60 a yakın kısmını kalp krizi ve koroner damar tıkanıklığı oluşturmaktadır. Ölümlerin %46’sını erkekler, %32’sini ise kadınlar oluşturmakta.
İstatistikleri incelediğimizde erkeklerin kalp hastalıklarından ölme riskinin daha fazla olduğunu görüyoruz. Kalp krizi veya hastalıkları kadınlarda 50li yaşlardan sonra başlarken erkeklerde 40lı yaşlara iniyor.
Kalp krizi testi hakkında daha geniş bilgi almak için bizi arayın 0530 882 76 28
Kadınlarda kalp hastalıkları veya krizi kaynaklı ölüm oranının erkeklere göre daha düşük olmasının ve kadınlarda daha geç yaşlarda görülmesinin nedenlerinden birisi de kadın hormonu östrojendir.
Bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar insan vücudunda bu hormon ne kadarsa kalp hastalıklarına yakalanma veya kalp krizi riskinin o kadar az olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü östrojen damar duvarlarına yapışarak tıkanma riskini azaltır.
Kalp Krizi Nedir?
Yanlış beslenme, sağlık için kötü alışkanlıklar, kalitesiz yaşam tarzı ve bazı kronik hastalıklar kalp kasını besleyen atardamarların duvarlarında yıpranmalara sebep olmaktadır.
Yıpranan damar duvarlarında zaman içerisinde yağlar, atık maddeler ve ölü hücrelerin birikmesi ile plaklar oluşur. Başlangıçta bu plaklar sadece damar içinde daralmaya sebep olur.
Bu durum kalp kasının az oksijenlenmesine sebep olabilir ve bu durum zaman zaman göğüs kafesinde ağrı veya sıkışıklık hissine sebep olabilir. Bu tür sıkışmalara sebep olan duruma Anjina Pektoris diyoruz. Ama asıl tehlike zaman içinde gelişir.
Bazen egzersiz gibi birim zamandaki kan akış yoğunluğunu arttıran sebeplere bağlı olarak zaten daralmış olan damarda yoğun kan akışı sonucu plak kabuğuna çarpan kan hücreleri kabukta çatlaklar oluşturabilir.
Trombositler bu çatlakların tamir edilmesi amacıyla pıhtı (trombüs) oluşturmaya başlar ve bu pıhtı büyüdükçe damarı tamamen tıkayıp kalp kasına kan gitmesini engeller.
Zamanında müdahale edilip damar açılmazsa söz konusu hasar kalp dokusunun kaybına, miyokard hücrelerinin ölümüne sebep olabilir. İşte biz buna kalp krizi ya da miyokard enfarktüsü diyoruz.
Eğer söz konusu doku kaybı yaygın ise kalbin pompalama gücünü etkiler ve kalp yetersizliği olgusu ortaya çıkar.
Kalp Krizi Tanı Testleri Nelerdir?
Kalp krizi risk faktörlerini belirlemek ve tanı koymak amacıyla girişimsel ve girişimsel olmayan metodlar kullanılır.
EKG stres testi, Nükleer Stres testi, bilgisayarlı tomografi taraması, (MRA) manyetik rezonans arteriyogramı girişimsel olmayan, anjiografi/arteriyografi ve kalp kateterizasyonunu girişimsel testlerdir.
Girişimsel olmayan tanı yöntemleri ise laboratuvar testleridir.
Kalp krizi sırasında kalp kası miyokardın zarar görmesi ve miyokard hücrelerinin ölmesi ile beraber hücre duvarı parçalanır. Parçalanan hücrenin içinden serbest kalarak dolaşıma geçen bazı enzim ve proteinlerin kandaki değerlerinin ölçülmesi ile tanı konulabilir.
Kalp Krizi Biyobelirteçleri Nelerdir?
CK ve CK-MB (CPK ve CPK-MB)
Bu kardiyak enzimlerden en önemlilerinden biri (CK) kreatin kinazdır. CK enzimi sadece kalp kasında değil çizgili kaslarda, beyin, böbreklerde de bulunabilir. Örneğin çok yoğun egzersiz yapan kişilerde egzersiz sonrasında kasların zarar görmesi yorulup, yıkılması ile açığa çıkan bu enzime kanda rastlanabilir.
CPK-MB ise bu enzimin kalp kasına özel kısmı olarak bilinir. Diğer organlarda çok çok az miktarda bulunur. İlk 6 saat içinde kandaki değerinde artış görülen CPK-MB enzimi kişinin kalp krizi geçirmekte olduğunu gösterir.
CPK-MB değerinin diyaliz sonunda da artacağı düşünülmeli ve diğer belirteçlerle birlikte değerlendirilmelidir. Kandaki enzim değeri 72 saat içinde normal değerine döner.
Kandaki CPK-MB enzimi ne kadar yüksekse o kadar çok hücre ölmüş demektir. Bu da kalp krizininin ve ona bağlı kalp tahribatının büyüklüğünün hatta ölüm riskinin yüksekliğinin belirtecidir.
Miyokard hücrelerinin parçalanmasıyla dolaşıma geçen ve kanda ölçülebilen başka bir belirteç de Troponin adındaki proteindir.
Troponin, miyokard enfarktüsünün en spesifik biyokimyasal belirtecidir diyebiliriz. Sadece kalpte bulunan Troponin I ve Troponin T, kalp krizinin erken aşamasında yani ilk 2-3 saat içinde kanda ölçülebilir seviyeye gelir. Ayrıca çok hassas bir test olmasından dolayı en ufak kalp krizinde bile ölçülebilmektedir.
Serumda troponin değeri 7 hatta 14 gün boyunca ölçülebilmektedir.
Troponin çoğunlukla kalp kasındaki hücre ölümü sebebiyle kana karışsa da bazen kalp kası enfeksiyonlarında da yükselebilir. Uzman, bu teşhisi netleştirmek için kan kültüründe enfeksiyona sebep olabilecek bakteri aranmasını isteyebilir.
Kalbe zarar verebilen bazı kalp dışı organ hastalıkları da bu proteinin zarar gören miyokarddan salınıp serumda ölçülmesine sebep olabilir. Doktorunuz bu klinik bulguları da göz önünde bulunduracak ve gerekli ek tetkikleri birlikte değerlendirecektir.
Miyoglobin kalp ve iskelet kasında bulunan bir oksijen depolayıcısıdır. Miyokarda özgü olmamakla birlikte en erken dönemde yükselmesinden dolayı hassas bir biyokimyasal belirteçtir. Miyokard enfarktüsünde, göğüs ağrısının başlamasından itibaren 30 dk. içinde kandaki değeri yükselmeye başlar. 2-4 saat içinde yükselmesi ölçülebilir ve 6-10 saat içinde tüm Akut Miyokard Enfarktüsü geçiren tüm hastalarda yüksek miktarda ölçülür. 12. saatte de en yüksek seviyesine ulaşır.
24 saat içinde böbreklerden atılarak normal seviyelerine döner. Özellikle enfarktüsün büyüklüğünü ve tedavi sonrası doku kanlanmasını değerlendirmede yararlıdır.
Miyoglobinin miyokardda oluşan hasarı belirlemede duyarlılığı yüksek olmasına rağmen, kandaki miktarının iskelet kası hastalıkları ve travmalarında da artmasından dolayı kardiyak özgüllüğü düşüktür. Serum miyoglobin değeri tek başına akut miyokard enfarktüsü tanısı koymada yeterli değildir. Tanı CK-MB, Troponin T ve Troponin I ölçümleriyle desteklenmelidir.
Kanda ki diğer kalp krizi biyokimyasal belirteçlerinden biri de LDH enzimidir. Total LDH enziminde ölçülen yükseklik, genel olarak vücutta oluşan doku hasarının ya da hücre yıkımının varlığını gösterir. Kanda yükselmesinin sebebi, hasarlanma ya da yıkım sırasında hücrelerden salınan bol miktardaki LDH enziminin kana geçmesidir.
En çok iskelet kası, karaciğer, kalp, böbrek, beyin, akciğer ve eritrositlerde bulunur. Bu sebepten kalbe spesifik değildir.
Kalpte bulunan LDH; LDH-1 enzimidir. Ancak LDH-1 de kalbe özgün değildir, böbrek hücrelerinden de sentezlenebilir. Eritrosit, böbrek, beyin, iskelet kası, mide, pankreas hücrelerinin hasarında ve bazı tümörlerde de yükselebilir.
Göğüs ağrısının başlangıcından itibaren 6-12 saat içinde yükselir ve 1-3. günlerde en üst seviyesine ulaşır. 8-14 gün içinde normal değerine döner.
LDH kalbe spesifik bir belirteç olmadığından diğer girişimsel teknikler ve biyokimyasal belirteçlerle birlikte değerlendirilmelidir.
AST, Akut miyokard enfarktüsü tanısında kullanılan ilk belirteçtir, fakat kalbe özgün bir biyokimyasal belirteç değildir. Tek başına anlamlı olmamakla birlikte diğer tanı tetkikleriyle birlikte değerlendirilir.
Günümüzde yapılan tıbbı araştırmalar sayesinde spesifik biyobelirteçlerin ve daha iyi görüntüleme yöntemlerinin bulunması ile miyokardda oluşan hasar alanları 1 gr’ın altında dahi belirlenebilmektedir. Hasar alanı ne kadar küçük olursa olsun enfarktüs alanıdır. Bu sebepten dolayı geçmişte stabil veya anstabil anjina pektoris tanısı almış olan bir hasta artık küçük ölçekli bir kalp krizi geçirmiş olarak kabul edilmektedir.
Laboratuvarımızda uyguladığımız kalp krizi riski testleri kanıtlanmış bir grup test ve sağlık faktörlerini içermektedir. Kalp damar hastalıkları veya kalp krizi risk derecesini belirlemek üzere hafif, orta ve yüksek risk düzeyi göz önüne alınmıştır.
Kişinin yaşam tarzı, yaşı, kilosu, kan basıncı, diyabet durumu, diğer hastalıklar ve mevcut sağlık durumu yanında yanında genetik öz geçmişi kalp krizi riskini belirlemede önemli faktörlerdendir.
Laboratuvarımızda yaptığımız kalp krizi risk testlerinde bu faktörleri göz önünde bulundurmaktayız.
Bu bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlı derlenmiştir, herhangi bir tanı ve tedavi yönlendirmesi değildir. Lütfen düzenli sağlık kontrolleriniz için uzmanınızla görüşünüz.